Uygarlığın Altın Şifası Zeytin
Frea Naturalz’ın kurucusu Dr. Naz Demirkılıç, zeytin ağacının tarihini ele alıyor ve doğal zeytinyağlarına dair detaylar veriyor.
Mitolojide ve soframızda yeri olan zeytin; şarap ve ekmek gibi kutsal bir yiyecek olarak karşımıza çıkar. Öyle ki zeytinin tarihinin insanlık tarihinden binlerce yıl öncesine uzandığı bilinir. Güneş ışığında gümüş gibi parlayan, puslu yeşil yaprakları ile kaç kişiye gölge olmuştur ya da kaç kişiyle meyvesini paylaşmıştır bilinmez ama zeytin ağacı yüzyıllardır bereketi ve cömertliği ile tanımlanır. Hakkında yazılan efsaneleri “Gılgamış Destanı”ndan; üç büyük din kitabına kadar birçok yerde karşımıza çıkan zeytin ağacı, tarih boyunca barışın, kutsallığın, saflığın ve bilgeliğin sembolü haline gelmiştir. Ağzında zeytin dalı tutan beyaz güvercin ise barışı ve yeniden doğuşu temsil etmiştir.
Tarihi sekiz bin yıl önceye dayanan zeytin ağacı, “bütün ağaçların ilkidir”. Uzun ömürlü bir bitki olan zeytin ağacının ortalama üç yüz ila dört yüz yıl yaşadığı bilinmektedir.
Günümüzde zeytin yetiştiriciliğinin büyük bir çoğunluğu Akdeniz bölgesinde yapılsa da Güney Afrika, Çin, Güney Amerika, Avustralya, Yeni Zelanda, Meksika ve Amerika Birleşik Devletleri’nin belli bölgelerinde de zeytin yetişebilmektedir. Ülkemizde ise Ege, Güney Marmara ve Akdeniz bölgeleri zeytin yetiştiriciliği için elverişli olan bölgelerdir.
Her yörenin havası, suyu, toprağı, insanı ve tarihi farklı olduğu gibi zeytini de kendi içinde bölgesel değişime uğrar. Yeşil, pembe, mor, siyah, büyük, küçük, yuvarlak, sivri, etli, buruşuk, çizik, kırma, acı, yemelik, sıkmalık derken her yörenin zeytini o yöreye dair bir şeyler anlatır. Meyvesi ayrı güzel, yağı ayrı değerli olan bu özel meyveden elde edilen sızma zeytinyağı gerçek anlamda doğal, işlem görmemiş, katkısız “altın şifa” ya da bir başka ifade ile “en sağlıklı meyve suyu” olarak tanımlanır. Mutfağın en temel yapı taşlarından bir tanesi olmasının yanı sıra yalnızca yemeklere tat vermekle kalmayan ve hayatımızı kolaylaştırmak adına da var gücüyle çalışan zeytinyağı, kozmetikten temizliğe daha birçok alanda karşımıza çıksa da en belirgin özelliği sağlığımız üzerindeki etkileri ile tam bir şifa kaynağı olmasıdır.
Tarih boyunca birçok kaynakta sağlık iksiri olarak da nitelendirilen zeytinin hasat mevsimi yaklaşırken, bu dillere destan meyveyi ve suyunu neden daha sık tüketmemiz gerektiği, saymakla bitmeyen faydaları sebebi ile aşikâr. Zeytinyağı gibi doymamış yağları tüketmek genel anlamda daha sağlıklı olmamıza katkı sağlasa da, kalp ve damar sağlığı üzerinde ciddi olumlu etkilere sahiptir. Günümüzde zeytinyağının kanser önleyici, kan dolaşımı dengeleyici, doğal bir yaşlanma karşıtı görevi gördüğü, yapılan araştırmalarda kanıtlanmıştır.
Yetişkinlerde günde iki kaşık zeytinyağı tüketimi, sindirimden bağışıklığa genel sağlığımızı koruma anlamında önemlidir. Sadece yetişkinler değil, çocuklar ve bebekler için de temel besin görevi gören zeytinyağının linoleik asit değeri bakımından anne sütüne en yakın gıda olduğu bilinmektedir. Uzmanlar, bebeklerin ek gıda süreci ile birlikte zeytinyağı tüketimine başlayabileceklerini ve içeriğinde bulunan yüksek oleik asit oranı ile vitamin ve mineral bileşenler sayesinde büyüme sürecinden, beyin gelişimine önemli katkı sağlayacağını belirtmektedir. Ayrıca anne sütünden ek gıdaya geçiş süreçlerinde de bebeğin sindirim sistemini desteklemesi sebepli önemlidir.
Sağlıklı yaşamın bir bütün çerçevesinde düşünülmesi
ve benimsenmesi gerek. Sağlıklı bir yaşam için olmazsa olmazımız, bu şifalı meyve Nazım Hikmet’in de dizelerinde bahsettiği gibi yaşamın kaynağı, ölümsüzlük sembolümüz.
“Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak, yani ağır bastığından.”
Şairlerin dizelerinden mitolojiye, mutfaklarımıza, hatta uygarlığın varoluşuna tanıklık etmekle kalmamış bilakis öncü olmuş zeytin ağacından öğrenecek daha çok şeyimiz var...
Dr. Naz Demirkılıç